28 Ağustos 2015 Cuma

marry stayed out all night

Baslarda bu kore dizisi bana sacma gibi gelmisti. Yani aslinda demek istedigim sıkıcı gelmisti. Ama daha sonra Marry ve Kang Moo Kyul' un asklari beni cok etkiledi. Zaten kore dizilerinde hep bu vardir. Yani askin en saf hali.
  Ayrica izlerken bi ara Marry' nin kucukken insaatin en tepesine cikarildigini ogreniyoruz. Kucuk bir kiz stresle basa cikarken ona kadar saymaya basliyo. Kafasini mesgul etmek icin. Cok uzgun oldugum zamanlarda bende herkesin icinde aglamiyim diye fibionacci dizimini icimden saymaya baslardim. Simdi onu bile yapamiyorum. Gucsuzum ya. Direk birakiyorum kendimi. Iste tam da o kucuk kizin yani Marry'nin agladigini gorunce acima ona dedim kendi kendime. Cunku o uzuldugunde onun yaninda olup onu kucaklayan ve onu seven biri var. Senin gibi degil o. Iki haftadir basim agriyo. Kimse beni aspirin alcak kadar sevmiyomus. Bende bunu bilsem de bu gercekle aciyarak yasiyorum.
  Biraz umut verici oldugu icin gercek olduguna inanmak istemiyorum ama gecmiste yasanan acilar, acilan yaralar onu iyilestircek biri oldugunda aslinda kiymetli bi hale geliyodur. Cunku yaralari saran kisi belki de o yaralari sarabildigi icin degerlidir. Yani yaralar olmasa onu saran kisi de olmicak ve bu sayede en degerliyi bulamicaz. Oyle bi teori iste.

2 Mayıs 2015 Cumartesi

kalbini dinle II

  Ben muzigi boylesine guzel anlatan baska bir film izlemedim. Hele en sonunda August'un yonettigi konser icime isledi. Elbette araya giren kucuk kiz sesinin bunda cok etkisi var. O ses resmen icimi yonetti benim. Rahatlamama ya da etkilenmeme izin verdi.
  Boyle bir film izleyecegimi hic tahmin etmezdim. Muzigin bir buyu oldugunu tekrar kabul ettim. Cok etkilendim.
  Ayrica o yakisikli adam yani August'un babasinin sesi oyle derinden ki, oyle huzunlu ki acaba uyusturucu bir seyler kullanip da sonra mi soyledi diye merak etmedim degil. Fakat dinlettiriyo kendini. Orasi kesin.

kalbini dinle

  Ufff. O ne film ama oyle. Daha ilk bastan beni oyle bir cekti ki. Bir kere muzikle alakali ama ayni zamanda askla da alakali. Hele o yakisikli cocuk nasil bir sese sahip oyle. Ne kadar duygulu ve nasil da buyulu bir ses. O sese bittim ben. Cok etkileyici ve icten. Insanin muzigi taa iclerde duymasini sagliyor. Taa derinlerde..
  Ve o kucuk cocuk. Dedesi yuzunden ailesiz yasamaya mahkum, muzikle buyumus cocuk.
Dedesinin yaptigi pislik beni cok sinirlendirdi. Sanane kizinin hayatindan kararlarindan. Neden dogurmak istedigi cocuga bile mudahele etmek zorundasin. Neden bu kadar karismak ve kizinin hayatini bu kadar mahfetmek zorundasin. Onun yasadigi senin hayatin degil ki; onun hayati. Siktirip gitsen ve onun hayatini bu kadar mahfetmesen iste o zaman adamsin.
  Gercekten deli oluyorum ya. Cocuguna bu kadar karisan insanlardan nefret ediyorum. Birak cikarsin kanatlarini ucmayi ogrensin. Kendi mutluluklarini ve uzuntulerini yasasin ama yasayip bitiridikten sonra kendi anim, kendi hatam diye sahip cikabilsin.

taksim'de filmin icinde gibiyim

  Once Eminonu'ne gittik aslinda. Vapurla karsiya gectik. Oyle iyi geldi ki; ruzgar icimdeki dertlerimi aliyordu sanki benden. Oylece etrafima bakindim. Vapurdan indikten sonra deniz kenarinda oturup kitap okumayi dusunuyordum. Ama oyle acaib insanlar var ki orda, onlara bakmaktan kitap falan okuyamadim.
  Kardesimle gelmistik ve onun isleri vardi. Birden onu merak ettim ve aradim ama ulasamadim. Tam kirk iki kez aradim onu. Ararken de polise gidiyordum. Cunku ona ulasamiyordum ve kacirildigindan korktum.
  Polis gereken bilgileri aldiktan sonra bir kez daha aramami istedi benden. Bu sefer cevap verdi cocuk.
  Bu kadar endise yaptiktan sonra onu tek birakamadim. Bulustuk ve gezdik. En cok Hint urunleri satan dukkanlar hosuma gitti. Tamamen Hint kulturunu yansittan cesit cesit elbiseler vardi. Kendimi Hindistan'da hissettim.
  Hele canta satan yerlere bayildim. Teyp seklinde canta mi olur? Ama vardi iste. Soru isaretinden bile canta vardi. Yeni seyler ve yeni insanlar gormek bana cok iyi gelmisti.
  Sonra tramvaya binip Kabatas'a gittik. Ordan Taksim'e gecis yaptik. Taksim'e gelince bizi kirmizi tren karsiladi. Orasi filmden kopmus bir sahne gibi. Muzisyenler, cesit cesit insanlar. Fal bakan yerler bile var. Hatta karaoke bile var. Ama mimarisine bittim ben. Gozum yukarlarda kaldi orayi gezerken.
  Gezi olaylarindan kalma duvarlarda bol bol yazi var. Aslinda Taksim bu yazilarla butunlesmis bence. Punch bile yaziyor. Yani aslinda bunun manasi siktiri boktan demek, ama yaziyor iste.
  Galata'dan asagi inerek geziyi tamamliyorduk ama Taksim gercekten cok ilginc bir yer. Film cekmek istesem orda cekerdim.

1 Mayıs 2015 Cuma

hayat guzeldir

  Filmin basrol oyuncusunun cok genis bir hayal gucu var. Tum o savasi cocuguna oyunmus gibi gostermeyi basarmasi da bunun kaniti. Olumsuzluklarla cok guzel basa cikabilen birisi. Ayrica firsatlari degerlendirmesini de iyi biliyor. Bir yahudinin ati oldugu icin gicikligina boyanmis o yesil atla, sevdigi kizi kacirmasi ve masanin altina girmeleri gercek dışı. Bu yuzden de ilgi cekici.
  Filme ilk basladigimda heralde sacma bir film diye dusunmustum ama o adam gercekten sempatik ve rahat biri. Bu yuzden film kendini izlettiriyor.
  Mesela sevdigi kiz araba beklerken baska bir arabayla cika geldi. Ama sonra araba mahfoldu. Cunku araba kullanmasini bilmiyordu. Nasil olur da bu kadar cilgin olabilir. Araba kullanmayi bilmeden arabaya binmek ve insana cilginca gelen daha bir suru sey. Ben olsam arabaya zarar gelebilir diye bunu yapamazdim.
  Bu film ayrica yahudilerin dislanmasiyla da alakali. Bir dukkanin caminda 'Yahudiler ve kopekler giremez' yaziyordu cunku. Filmin kotu yani muziginin sıkıcı olmasi

kitapta kalsin yazanlar. yani zaten kitapta var tekrar yazmaya ne gerek var. bosunaa diyenlere cevaptir


  • Cunku yazarak tekit etmis olursun. Daha kalici olur.
  • Kitabi tektar etmek ve unutmamak icin tekrar kitabi okumak zorunda kalmazsin.
  • Not tutan insanlara etkili okuyucu denir. Sadece okumakla kalmazlar, yazarlar, kalici olmasi icin tekrar ederler, hayatta ihtiyac aninda kullanirlar ve paylasirlar.
  • Kitabi kutuphaneden almis olabilirsin. Kitaptaki bilgiye ulasmak istediginde kutuphaneye gitmezsin. Hatta o kitap senin olsa bile, 100 kitabin notlarini yazmis olsan 100 sayfalik buyuk boy deftere, bahceye ya da giderken tatile 100 kitap goturmezsin. 1 kitap goturursun sadece. Mutluluk dilerim fikirlerine..

Ben deki Harry Potter hayranligi

  Ilk dayimin getirdigi film sayesinde benim icin gizemli olmaya basladi Harry Potter. Kitaplarinin nasil bir sey oldugunu bilmiyordum elbette. Ama okuyunca oyle bir kendine cekti ki, oyle bir icindeydim ki kitabin bu, bir nevi unutma haliydi dunyayi. Sarhos yapip dunyadan uzaklastiran bir etkisi vardi kitabin. Insani nasil heyecanlandirdigindan ya da edebiyatinin nasil mest ettiginden bahsetmedim bile.
  Mesela alinti yapiyorum; 'Simdi senin icin neyin iyi oldugunu biliyorsan geri cekil.' Ya da 'Burayi neden isteyeyim ki. Butun o mutlu anilar yuzunden mi?'
  Yazcak olsam o kadar cok ki. Cunku cok hosuma giden cumleleri baska bir deftere yazmistim.
  Aslinda kitabin ana fikri bir yandan da sevgi. Harry'i olumden ne kurtardi. Her sey bununla baslamiyor mu zaten?
  Belki yazar ruh emicilerden bahsederken de insanlarin mutlulugunu bozan, bozmaya calisan insanlardan bahsediyor. Cunku bazi insanlar gercekten ruh emici gibi insanda mutluluk birakmamak icin yasiyorlar sanki. Bu durumda Patronus Buyusu yapamayacagimiz aşikar. Ama nasil ki buyuculer, buna buyu yaparak karsi koyuyorlarsa bizde, baska sekillerde karsi koymaliyiz elbette.
  O kitaplarin hepsini toplamda o kadar cok okudum ki ama hala icimde bir yerler de o buyulu dunyanin kapisini tekrar calmak istiyorum.  Yani tekrar okumak istiyorum o kitaplari.

Dag

  Filme beyaz, karli daglarin cekimi yapilarak baslanmis. Insana huzur veren bir goruntu. En baslarda iki sevgilinin askere gitmek konusunda tartistiklari bir bolum koymuslar. Gercekci bir bolum olmus. Yalniz cok kufrediyorlar. Kadinlarin agzina oyle her zaman yakistigini dusunmuyorum. Adami birakmak istedi diye 'Siktir git' deyip cekip gitti kadin.
  Filmi bir simdi, bir gecmis seklinde duzenlemisler. Bu da izleyiciyi sıkmiyor. Erkek muhabbetlerini hep merak etmisimdir. Bu yuzden komutanin Oguz'a yani basrol oyuncuya anlattigi fikra komik kaciyor.
  Teröristlerle silah atisi yaptiklari bolum cok heyecanli ve huzunluydu elbette. Insana yasiyormus hissi verecek sekilde cekmisler. Oguz'un mehmetçik arkadasinin vuruldugunu gorunce kosma sahnesini cok guzel cekmisler. Fonda kalp atislarinin sesi ve canini kurtarmak icin kacan bir asker.
  Sona kalan iki asker ayrilmak zorunda kaliyor ve orda benim tahmin etmedigim bir sey oluyor. Anlatmak isterdim ama izlerken heyecani kacmasin diye anlatmiyorum.
  Baska bir sahnede Oguz ayrilmalarindan sonra Pelin'in evine gitmis. Boyle bir sahneyi baska bir filmde de gormustum. Pelin artik bittigini soyleyip kapiyi kapatti ama sonra dayanamayip tekrar kapiyi acti. Kizlar genelde boyle mi oluyor bilmiyorum ama izledigim baska bir filmde kadin ayrilmak icin adamin yanina gitmisti ve ona beraber olamayiz falan demisti. Anlasilan bu adam kizlari iyi taniyordu ve 'Bitti mi?' dedikten sonra kadini opmeye basladi. Kadin gidemedi.
  Yani gercekci bir sahne olmus. Facebook' ta konustugum cocuk beni kirdiginda bazen gercekten giderdim ve 3-4 gun gelmezdim ama bazen de sadece 'Gidiyorum ben' dememle kalirdim hatta hesabi bile dondurdugum olurdu ve sonra dayanamaz tekrar geri donerdim.
  Zaten Pelin sevdigi adamdan ya da yattigi adamdan nasil hic aglamada, uzulmeden en basta ayrilabilmisti onu da anlayamiyorum ya. Ben cok kizip 'Bitti' dedigim zamanlardan sonra 3-4 gun onunla konusamadigimda kafayi yiyorum, bol bol agliyorum.

30 Nisan 2015 Perşembe

sokak dansi 3

  Orda ki hareketlilik gibisi var mi ya? Oralari resmen yıkılıyo. Hele ki o kivircik sacli cocuk yani gercek ismiyle Adam G. Sevani cok sempatik. En basta burun kaşima hareketiyle baslayan dansini baska bir yarismada su dansi takip ediyor. Hareketler ve muzigin uyumu beni hep etkilemistir. Yapmaya calistiklari da bu zaten. Muzik ve hareketin uyumundan dans ortaya cikarmak.
  Kiz arkadasiyla yaptigi dansin da ozgun oldugunu dusunuyorum.
  Takimin kurucusu olan Jacop'in kiz arkadasini koprunun yanindaki havalandirmanin yaninda opmesi ise cok havali. Cunku pipetlerden cikan icecek hava verici yuzunden yukarilara dogru ucuyor ve hayalimsi bir goruntu ortaya cikariyor. Cok eglenceli bir film oldugunu soyleyebilirim.
 

kitaplardan secmeler

  Oncelikle Pucca;
'Ikimizin adi bir cumlede gecmediginden beri, ilgimi cekmiyor kimin ne soyledigi.'
'Ben sadece kendi kendime yalnizlari oynuyorum.'
'Testere'nin psikolojik iskenceler cektiren versiyonu musun sen nesin anlamiyorum ki.'
'Beni o kadar cok seven bir adamin benden hic bir sucum yokken bu kadar uzaklasmasini algilayamiyordum.'
'Bu kiskanclik olayi bildigin ise yaramis. Yani dunyanin en dandik oyununun ise yaramasinin imkani yoktu.'
  Bir de Tutulma'dan; Alacakaranlik'in üçüncü kitabi.
  Bella 'Sansini zorlama Jacop' dediginde, 'Sahip olmadigin bir seyi zorlayamazsin' diye kapak yapar Jacop.
 

aşk bazen kendini yerin dibinde hissetmektir

  Haberi yoktu ama bunu ona yazmistim;
  Hep onunla ol zaten. Tek bir an bile sıkılma. Gercekten sıkılmiyo musun yoksa sıkılmiyo numarasi mi yapiyosun o ayri bir sey de zaten. Başlibaşina sen, zaten cok bambaska bir seysin de zaten. Gerci fark etmez. Insanlarin icindeyken yanina otursam bana iyi ki geldin gozleriyle bakmazsin. Hatta sen bana bu raddeden sonra gerizekali demeye bile tenezzul etmezsin. Seni benden ayiran bu kadar buyuk sey ne? Hayret yani. Tek kelimeyle pes yani. Dusunup yazmak bile bence gayet yorucu. Peki ya yasamak. Seni yazmak yorucuysa yasamak nasil bir sey..

Nerden esti bu Ingilizce

  Basta Skylife dergilerinden ogrenmeye calistim. Cunku hem Ingilizce hem Turkce metin var. Ozellikle kisa basliklar kolay oldugundan beni cok zorlamadi.
  Bazi kartlar satiyorlar. Aslinda kartela demem daha uygun olur. Icinde Ingilizce-Turkce kelimelerle beraber o kelimeyle alakali Ingilizce cumle ve bir de resim var. Ama nedense ordan kolay ogrenemedim ben. Yazarak daha kolay ogreniyorum.
  Kelime ogrenmek bakimindan LingLing English uygulamasi benim favorim. Insani yormadan, kafayi cok zorlamadan ogrenmek mumkun oluyor. Google Play'dan ucretsiz olarak indirilebiliyor.
  Fun Easy Learn Ingilizce' de tavsiye ettiklerim arasinda. Google Play'de Ingilizce Ogrenme 6000 Kelime diye bulabilirsiniz onu. Her iki uygulama da internet baglantisi gerektirmez.
  Su anda benim hayalimse cok sevdigim Harry Potter kitabini Ingilizce'den okumaya calismak. Zorlu bir hayal ama ustesinden gelmek istiyorum.

29 Nisan 2015 Çarşamba

da vinci sifresi II

  Yazardan, 'garip' kelimesinin tarifiyse gercekten cok etkileyici. 'En garip? Olmek uzere olan bir adam kendini galeriye kilitlemis ve uzerine bes koseli bir yildiz cizmisti. Garip olmasaydi nasil olurdu acaba.' Cidden bu tur edebiyatlara bayiliyorum. Atistirmalik tadinda oluyolar. Ayrica yabancilarin bir seyleri ifade etme bicimlerimini farkli ve ilgi cekici buldugum olmustur.
  Baska bir ornek: 'Bununla hangi cehenneme varacaksiniz bilmiyorum ama bir an once varsaniz iyi olur.' Tadindan yenmez.
  Baska bir kitapta soyle bir sey okumustum. Dort koseli ucgen. Hele de bir filmde duydugum 'Denizi olmayan ada' beyne takla attiran cinsten.
  Farkli edebiyat sunumlarindan bahsederken J.K. Rowling'i atlayamam. 'Gercekten gorundugun kadar aptal misin?'
  Konuya geri donersek Da Vinci' de en cok hosuma giden seylerden biri de Langdon'un cebine konmus GPS takip noktacigini bir sabunun icine koyup camdan atmasi. Ve bu sayede onu bu noktacikla bulmak isteyenlere ben burdan atladim mesaji vermesi. Bu gercekten zekiceydi.
  Da Vinci Sifresi, daha bir cok ulusal ve kulturel bilgiyle dolu. Ayrica eglendirici de. Kitap, Sion Tarikati, Tapinak Sovalyeleri ve Opus Dei'den bahsederek devam ediyor.

da vinci sifresi I

  Arkadasim tavsiye etmisti bu kitabi. Opus Dei'den bahseden  kitap. Yani koyu katoliklerden. Hatta bedensel cilelerle kendilerini cezalandiran insanlardan. Ayrica o kitapta Interpol'u de ogrendim ben. Tum Avrupa'da otellere girerken gosterilen pasaport sayesinde Interpol kimin nerede uyudugunu hemen bulabilir yaziyordu.
  Dan Brown'un uslubunu hep sevmisimdir. 'Longdon talihli olma disinda her seyi hissediyordu' gibi. Bu yerli kitaplarda gordugumuz ifadelerden cok daha farkli. Tabi bana komik gelen kisimlarda vardi. Eyfel kulesinin 300 metrelik bir penis amblemi oldugu bunlardan biriydi.
  Louvre Muzesi'ni ve Mona Lisa Tablosu'nun bu muzede oldugunu ogrenmistim. Tabi bu muzeyi Abu Dabi'ye tasimayi dusunuyorlarmis simdi.
  Ozellikle eski Pagan tanrilarini karalamak icin, Klise'nin bes koseli yildizin manasini carpitmaya calismasi cok ilginc. Cunku artik bes koseli yildiz Amerika'da savas ucaklarinin ustune ciziliyor ve generallerin omuzlarina takiliyor. Ilahi bir sembol olmaktan cikip savas manasina gelmis durumda.
  Ve yine yazarin uslubundan bahsedecek olursam bir yerde Langdon 'Bu ne diye sorar' aldigi cevap cok hostur. 'Bu bayim, cevaplamak icin geldiginiz sorunun ta kendisi.'

first love

  Tesadufen buldugum bir Tayland filmiydi bu. Tayland`a dair hic bir sey bilmiyordum ve bu film sayesinde bir seyler ogrenmis oldum. Asya'da cok sicak bir ulke ve ev mimarileri cok farkli. Tahtadan yapilmis evler, yesillikler ve cicekler arasinda cok hos bir gorunum saglamakta. Ayrica mangolari da var.
  Filmin icerigi ilk ask. Nam adli bir kiz basta cok cirkinken asik oldugu cocugun dikkatini cekmek icin guzellesmeye ve basarili olmaya calisir. Yani askin gucunu iyi seylerde kullanir.
  Bunun yaninda cok ilgi cekici ya da cok eglendirici bir film olmadigini da eklemek zorundayim. Konusmalarini Cinceye benzettim. Ama renk bakimindan Cinli insanlara gore daha siyahiler.
  Tabi bir de kadinlarin erkekleri aglarina dusurmeye calismalari durumu var bu filmde. Bu gercekten yapmak istemeyecegim bir hareket. Yakisikli bir cocuga bakip 'Aaa cok yakisikli' diyen onlarca kizin olusturdugu berbat durum neyde var ki. Hepsi ayni bir suru kiz. Elbette o kadar kizin begenmesi yuzunden adam kendini baya iyi hissedebilir.
  Yakisikli bir erkek gorunce dibi dusen kizlardan olmayi sevmem ama sevdigim bir oyuncu icin bir defa da olsa Fan Meeting'e gitmek eglenceli olabilir diye dusunuyorum.

aşk ayetleri

  Bir Mısır filmi. Acikcasi onceden hic Misir filmi izlememistim. Bastan biraz sıkıldim. Beni çeken kismi sonlari oldu. Yani Fahri'nin iki kizla evli olmak zorunda kaldigi bolum. Bir adami nasil paylasabildiklerine hayret ettim. Iki kiz birbirine yaklastiginda 'N'olur bi de kucaklasmayin' diye gecti icimden. Ama kucaklastilar.
  Asla boyle bir sey yasamak istemezdim. Bir adami iki kadinin sevmesi, iki kadinin paylasmaya calismasi durumu gercekten cok zor. Sevdigin adam diger kizla birlikteyken nasil uyuyabilirsin ki. Dusuncesi bile korkunc.
  Film Misir'da cekilmis ve orasi Turkiye'ye hic benzemiyor. Cok geride kalmis gozukuyor. Sokaklar, pazarlar hep eski zamani hatirlatiyor.
  Bu film insani asik olmaktan sogutuyor. Bir adamin pesinden kosan onu isteyen kizlardan soz ediyorum. Onlar gibi olup birinin pesinden boyle kosmayi istemedigimi fark ettim.
  En cok etkilendigim yer hala da en cok etkilendigim yer cunku nasil erkekler sevdigi kadini baska biriyle paylasamazlarsa kizlar da paylasamaz. Onlarin bu duruma zorlanmalarini ya da bu durumu istemeden yasamalarini cok aci buluyorum.

28 Nisan 2015 Salı

butun kadinlar aptal sen haric

  Erdal Demirkiran'in yazdigi bu kitabi surukleyici ve bilgilendirici buldum. Ayrica doping etkisi olusturdugunu goz ardi edemem. Bazen hakaretleri cok fazla gelince 'Yeter artik' dedirtse ve aşırı dibe dalmalarda bulunsa bile iyi diyebilecegim bir kitap. Dibe dalmalar derken soylemek istedigim bir konuda (ozellikle de bu konu ilgi cekici bir konu oldugunda) araya, 'Sen simdi boyle boyle dusunmussundur.' ler girmesi 'Abi konuya gecsek artik` dedirtiyo bazen bana. Beynimin biraz daha farkli oldugunu biliyorum. Belki de bu yuzden icimden boyle dusunuyordum. Farkli derken şunu kastediyorum. Atalay Demirci'den duyduguma gore kadinlar bir dugune gitse kafalarinda, kim ne giyinmisti, kim hangi takiyi takti ve daha bir suru ayrinti olurmus. Yani kaydederlermis. Benim bu tur seylere hic merakim yok diyebilirim. Yani o kadar azki var mi yok mu onu bile bilmiyorum.
  Araya giren, okuyucuyla sohbet kisimlarinin disinda genel olarak iyi bir kitap. Nasil mi iyi?
  1. Erkeklerin kadinlari nasil kandirdigi ve nasil faydalandiklari kismi mesela. Onlarin yalanlari ve ici bos cikabilen iltifatlarina kizlarin nasil yenildigi ve inandigi. Bunlarin sonucunda erkek hevesini aldiktan sonra kadinin ne hale dustugu. 
 2. En can yakan kismi erkeklerin aldatmaya cok meyilli olduklarini anlatan kisim. Bu nasil boyledir? Ne yapmak gerekir? gibi sorulara tatmin edici cevaplar sunmus Sayin Demirkiran. Fakat konuyu anlatirken sunu soylemeden gecmemis. 'Evet biliyorum. Tum bunlari yaptiktan sonra bile yine de aldatilabilirsiniz'. Insan bunu okuyunca, ozellikle de aldatmaya meyilli bi kiz olmayan ben bunu okuyunca, evlenmesem mi diye dusunmekten kendimi alamadim. Burda sucladigim bize gercegi gostermeye calisan Demirkiran degil. Kadinlari nefes ve heves olarak ayiran erkekler. 'Yolundaysan hevesim, solumdaysan nefesim olursun' diyenler, diyebilenler.
 Bir kadina cinsel olarak kocasinin yetebilecegi anlatiliyor kitapta. Ama bir adam karisindan daha fazlasini isteyebilecek fitratta. Bu durumda konuya hayat kadinlari dahil oluyor. Soyle ki hayatta bu kadinalara ihtiyac duyulmasa bu is ortadan kalkardi. Kendini satan kadin var ama kendini satan erkek yok. Neden? Cunku buna ihtiyac yok. Arz ve talep meselesi. Talep eden olmadigi icin yani musteri olmadigi icin boyle bir hizmet yok. 
  En kotusu de hayat kadinlarina orospu dendigi halde onlari arzulayan erkeklere bu denmez. Ama ben diyorum. Onlarda orospu.
 3. En onemlisi kadinlara yol gosteren ve umut isigi olabilen bir kitap bu.

son moda ask

  Bu filmde soyle bir kadinla karsilastim. Kendisi coook guzel ama gulmesi kendisi kadar guzel degil. Virginie Efira adinda bir kadin. Isinde basarili olmayi ve patronunun gozdesi olmayi amaclayan bir kadin ama bunun icin ozgur ve fevri davranmasi ve giyiminin asi tiplemesi modunda olmasi gerekiyo. Her ne kadar giydigi beyaz elbise yururken butun arka kivrimlarini ortaya cikarip insana 'Bu ne ya' dedirtse de isinde iyi olmaya calismasi hosuma gitti. Ama tuttugu yol yanlis. Patronun istedigi kiz olmak yerine kendi olmaya calismaliydi.
  Bence insanin en rahat ettigi ve basarili olabildigi pozisyon bu. Biraz degisime ihtiyaci varsa bunu kendisi icin yapmali. Kendi istedigi icin. Bilmiyorum,  belki ezberden konusuyorum. Fakat filmde de baskasi olmaya calismasi işten cikarilmasiyla son buldu.
  Yine de ofisinde oturup bir seyler okumasi ve mesgulmus gibi gorunmesi bende ozenti duygusu olusturdu. Cunku hic ofiste calismadim
  Peki izlenmeli mi? Elbette. Cunku insani eglendiren ve kendin olmaya devam etmelisin diyen bir film.

olum uykusu

 Luis Tosar'in basrolde oynadigi film gercekten cok ilginc. Ayrica bir insanin nasil ikiyuzlu olabilecegini anlatan bir film. O adam nasil bir sey, oldugu kisiye nasil donusmus gercekten sasirtici. Sevdigi kizla beraber uyumak icin yaptiklari ve aldigi risk, onun hayatina musallat olmasi, onun mutsuzlugundan mutlu olmasi tam bir psikopat isi. Aramizda yasayan boyleleri elbette vardir diye dusunuyorum ben. O tur insanlari anlamak icin bu filmi izlemenin yararli olabilecegini dusunuyorum.
  Bu film insani biraz daha dikkatli yapiyor ve amaclari intikam olan insanlara karsi bizi uyariyor. Bir insanin ona soylenmis kucuk bir hakaret karsisinda, bunun intikamini almak icin ne yalanlar soyledigini ve bu yalanlarin hakaret eden kisiyi nerelere goturebildigini anlatiyor.
  Filmin kahramaninin meslegi kapici olmak. Sevdigi kadinin apartmaninda hemde. Kadin bilmeden, adam onu hamile birakiyor. Bu bir kadina yapilacak ne rezil bir muamele. Kadin sevgilisinden oldugunu sanip cocugu doguruyor. Mektupla bunun boyle olmadigini anliyor. Bu gercekte yapilmis olsa o kadina cok buyuk bir iskence olurdu. O bebege her baktiginda hatirlamak istemedigi bir adami hatirlamak.
  Insanlarin neler yapabilecegini goz onune alan intikam icerikli bir film ve tavsiye ederim.

milyoner

  Bir hint filmi. Ama ne hint filmi. Acıyı oyle bir yasatiyor ki insana, unutmak guc. Aciyi yasattigi icin mi iyi? Son zamanlarda komik iceriklerin insanlar tarafindan daha cok begeni gordugu belirlendi. Gerci buna ragmen genelde dram filmleri oscar aliyor. 12 Yillik Esaret gibi mesela. Bunun yaninda Yetenek Sizsiniz Turkiye'nin 4.Sezon birincisi komik adam Atalay Demirci'dir. Bu durumda insanlari ikisinin de etkiledigini soylemek mumkun.
  Milyoner'de ise durum cok farkli. Her sey de bir hayir vardir derler ya. Sanki onu anlatiyor. Filmin kahramani bir cok zorluk yasiyor. Pes etmek nedir bilmeyen bu cocuk cektiklerinin bedelini, zengin olarak aliyor hayattan. Hem de bildigimiz bir yarisma sayesinde. Kim Bes Yuz Milyar Ister'in hint versiyonu sayesinde. Filmi kurgulayan kisi olayi yarismayla birlestirerek oykuyu iki kat heyecanli bir hale getirmis.
  Bir de diger hint filmlerinde gormedigim kadar gercek Hindistan'i anlatiyor. Muslumanlarla kavgalarini, bir Amerikan sirketini ve cok sasirtici olsa da hintlilerin televizyondaki programi izlemek icin elektronik esya satan magazalarin onune siralar  halinde oturmalarini. 
  Kesinlikle tavsiye ettigim ve hayati tekrar gozden gecirmenizi saglayacak bir film.

16 Nisan 2015 Perşembe

Karanlikti, seni yaraladigimi anlamadim ( yani kimden intikam almamiz gerektigini bilmedigimiz ve üstünkörü katliamlar yapmaya devam ettigimiz surece, o karanlikta bir sevdigimizi ayni mantigin vurdugunu sonradan anlamamiz onu geri getirmeyecek.)

 Yil 2011'de Terry Jones denen adam Kuran-i Kerim`i yakmak istediginde medya gelecek tepkilerden öturu bu olaya gozlerini kapamak istedi. Fakat en sonunda papaz Kuran'i yakinca, Andrew Ford isimli universite ogrencisi baskalarinin kirli bulup bulasmak istemedikleri bu ise burnunu soktu ve haberi kullandi. Haber yayinlandi ve gittikce daha cok kitleye ulasti. Sonuc olarak papaz Terry Jones'in yaktigi Kuran ve bunu aciga cikaranlar sayesinde Afganistan'da toplam 27 kisi oldu ve 40 kisi de yaralandi. Papazdan alinmak istenen intikam, orada ki hiristiyanlari oldurmustu.
  Yil 2001'de yapilan ikiz kule saldirisi ardindan Amerikalilar'da yurtlarinda yasayan muslumanlara az cektirmediler. Saldiriyi yapanlar konusunda hala farkli gorusler oldugu soyleniyor. Yani 'Acaba bunu yapan Amerika miydi?' gibi.
  Benim anlatmak istedigimse; bir hiristiyanin yaptigi yuzunden diger hiristiyanlari oldurmek ya da El- Kaide ikiz kuleleri vurdu diye cikan soylentiler yuzunden sucsuz insanlara zarar vermek, kimin ekmegine yag suruyor? Amerika bunu kendi halkini kiskirtmak icin yapmis olabilir mi?
  Ya da bu isin mantigi ne? Bir insanin yaptigini ayni yerden geldiler veya ayni dine sahipler diye baska bir insandan cikarmak dogru olan degil ki. Bu cesit bir catismada bizim dinimizden birinin isledigi suc yuzunden kendimize ya da sevdiklerimize de zarar gelebilecekken, bu tur dusunenlere hata yaptiklarini gostermek icin en azindan bir yazi   yazayim dedim

6 Nisan 2015 Pazartesi

kendime iltifatlar

  Bugun yani biraz once yatmadan, odamda ki hafif daginikligi topliyim dedim. Birden elime hatira dolu bi naylon poset gecti ve atamadim. Hatiralara pek duskun degilimdir Bu benim icin beklenmedik bir olaydi ve kendime icten bir sekilde 'ne sevimlisin dedim. Kendimi sevmek ve gercek bir iltifati gercekten kendime soylemis olmak bana cok iyi geldi. Erkek arkadasimin bana prenses demesinden daha iyi hemde. Cunku gercegi kastedip etmedigini bilemem ve onu sevsemde ona cok guvenemiyorum. Cunku gercek nedir bilmeyen biri. Peki o halde niye mi onu seviyorum. Sevgi boyle bir sey iste. Daha sonra yerde supurulmesi gereken bir kac kucuk parca gozume ilisti odami toplarken. 'Bunlar niye mi burda yarin supurmek icin' dedim. Yatarken etrafta daginik bir seylerin olmasini istemem ve kendimi bu sekilde guldurmeye calisip olayi kendim icin hafifletince bunu da cok hos buldum ve yine guldum. Demek ki bir insan kendine ciddi iltifat ederse, bu pozitif enerji olusturuyo. Aynanin karisisina gecip bu gun cok guzelsin demeyi rituel haline getirmis olmak digil soz ettigim. O işe yariyomu bilmem. Ama psikolojimi duzeltmek icin kendime yardim etmem ise yariyo:)

3 Nisan 2015 Cuma

umut mu korku mu?

  Kardesim uce gidiyo ve erken yatmamak icin anneme epey direndikten sonra olaya ben dahil oldum. Amacim onu yatirmak ve sabah okula gitmesini saglamakti ve okula gitmek istemiyordu. Once ona cizgi film acmicami soyledim. Daha da sinirlenmis olacak ki odayi terk etti. Yani onu korkutmam tehdit etmem ise yaramadi. Derken bendeki kore dizilerini cok sevdigini hatirladim ve ona eger yatar da okula gidersen sana tam bes bolum acarim hafta sonu dedim. Bana guvenirdi. Ona karsi sozlerimi tutmadigim olmamisti. Guven problemi olmadigindan ona verdigin umuda tutunde ve kuzu kuzu uyudu. Bu bana umudun korkudan daha guclu oldugunu kanitlayan bir olaydi.

28 Mart 2015 Cumartesi

senin bir ayda harcadigini ben bir gunde harciyorum diyen gerizekali

  Yukarda mal bir sarisin oturuyor. Cocugunun alerjisi varmis, halilari kaldirmis. Alti ses yapan terlikle bizi rahatsiz ediyor. Cin iskencesi gibi. Hani insanlarin kafalarina damla damla su dokerek onlari delirtirmisler ya. Kafaminizin ustende tık tık tık. Ne ikazlar ne uyarilar kar etmiyor. Annem beddua etme diyor ama ben basiyorum bedduayi. Isallah felc olur da bir daha o terlikleri asla giyip yuruyemez diyorum. Hak ediyo. Bize ve ozellikle hayatinin yarisi ders calismakla gecen bana eziyet bu yaptigi.
 Meger sitede birinin cocugunun bakicisiyla kavga etmis. Yukardaki mal sarisin, cocugun annesine bu bakici senin cocuguna iyi bakamiyor demis. Cocugun annesi de bakiciyi isten cikarmis. Bakiciyla mal sarisin konusurlarken, bu salak,  bakiciya demis ki; 'senin bir ayda harcadigini ben bir gunde harciyorum'. Kadini parasiyla ezmis resmen. Aslinda o mal sarisina soylenecek laf su; 'Aklinla sozlerime karsilik veremedin de kocanin parasiyla mi övünuyorsun simdi. Isallah sen cocuk bakcak duruma dusersin de bu malligin yuzunden kimse seni ise almaz.' Ama napalim insanin boyle kotu durumlarda boyle sozler aklina gelemiyor bazen.
  Parasiyla ezdigi kadin daha sonra anneme gelip aglamis. Annem teselli etmeye calismis. Merak etme seni siteden yine isterler. Issiz kalmazsin. Baska cocuga bakarsin falan demis. Hakikatende bizim siteden baskasi istemis bakiciyi. Mal sarisin gibi insanlar oksijen israfi bence.

25 Mart 2015 Çarşamba

northwestern universitesi

  Arkadasim buraya baslamis. Yani Northwesyern Universitesi'ne. Ben de bunu tam erken kalkmam gereken gunde gec kalktigimda ogrendim. Cok koydu. Ben o gun erken bile kalkamamistim ama o basari basamaklarini tirmaniyordu. Bir de once ki gun kalabalik bir mekana gitmistik. Canakkale programi icin. Orda nazar mi oldu bilmem. Ancak bol bol agladiktan sonra kendime gelebildim. Neyseki bu gun Ingilizce sinavindan tek 100 alanin ben oldugunu ogrendim. Doksan alan bile olmamis. Moralim duzeldi. Sinav oldugumuz gun iyi calistigim icin kendime orta boy pizza ismarlamistim. Bosa gitmedi. Gerci bir yere 'a' koymayi unutmustum. Sonradan hatirladim ama puanim kirilmamis. Bende caktirmadim.
  Canakkale icin konusma yapan tarihci Canakkale'nin hem denizaltindan hem de ucaklarla gecildigini soyledi.
  Denizaltindan gectiklerinde Zeytinburnu ve Bakirkoy bombalanmis.
  Ucaklar, ilk bu savasta cok etkin bir sekilde kullanilmis. Ucaklar Istanbul'un sivil olan bolgelerini bile bombalamis.
  Ama ordayken huzunlu fon muziklere gelemedigimi anladim. Cok mu yaraliyim bilmiyorum. Insan fon muzikte aglar mi? Sahi ben neye agladim?

20 Mart 2015 Cuma

kore ozentisi ben II


Kahve makinelerini Kore dizilerinden sevdim. Turkiye'de de var elbette ama cok dikkatimi cekmezdi.  Hele Starbucks kafe tarzi kahve bardaklarina bitiyorum. Starbucks kahveler bardaklarindan dolayi hosuma gidiyo.
  Kore'deki sevgililerin gittigi yerleri bile az cok biliyorum. Mesela yuksekte bi yer var ve asiklar oraya asklarini kilitliyor.
  Zaten eristelerine bitiyorum. Makarnex'e bu yuzden alistim. Ozellikle bardak olanina. Bi ara macro center'a gidip  eriste cubuklarindan alicam. Oyle ozeniyorum ki; cubuklarla makarnex yemesini ogrenmeyi isticek kadar.
  Beni rahatlatici bir kulturleri var orasi kesin. Hep ayni kultur, hep ayni sozler ve yasayisi gormus biri olarak farkli yasayis tarzlariyla beynimi rahatlatiyorlar.
  Izleye izleye bir suru kelime ogrendim Korece. Yaziyim mi? Tesso .d (bosver demek)

kore ozentisi ben I

  Ilk olarak kardesim sayesinde Woo-sung Jung'un oynadigi Hatirlanmasi Gereken Bir Ani'yi izledim. Alacakaranlik'taki Edward'dan sonra sanirim ilk defa bi film aktiristini yakisikli bulmustum. O siralar Edward duskunuydum ve gozume baskasi guzel gelmiyordu cunku. Filmi cok begendim ve kore yapimlarindaki siradanlik, basitlik beni cekti. Yani kimsenin ozel gucu yoktu, kimse  cok guclu yada cok zeki degildi ama normalde olabilecek durumlardan soz ediliyordu genelde. Iki Amerikan dizisi izledim. Ilki Prison Break. Cok etkilendim ve sevdim. Oyle bir zekayi yasarken kimsede gormemistim ben. Ya da Arrow. Oyle guclusunu de gormedim.
  Kore dizilerinde ki basitligi seviyorum. Yani olabilirligi.
Dogalligi. Anlatmak istedikleri aski. Beraber super markete gitmelerini.
 Baska bir gun hafta sonu ve cumartesiydi. Geceydi. Master's Sun'u buldum tesadufen. Yani bir sure hayran kaldigim ve neredeyse bir cok dizisini izledigim So Ji-sub'un orda oynadigini bilmeden. Ayrica bu kadar guzel bir dizi izleyecegimi bilmeden. Her bolumde degisen konular, ve cok sert tabiatli bir adam, bir de fantastik bir kadinin hikayesi beni icine cekiverdi. Ara vermeden uykumun son damlasina kadar izlemeye devam ettim bolumleri.

18 Mart 2015 Çarşamba

Olume giden yol kalitesiz doktordan gecer

  Sivilcelerim yuzunden doktora gitmek istedim. Gittim ve ilac verdi. Aknetrent kullandim. Bacagimda ayagimda bir agri bir agri. Acaba n'oluyor diye ortopedi doktoruna gittim. Film cekti, kemik saglam dedi bir de jel verdi, gonderdi. Verdigi jel yani dikloron işe yaradi. Agrisini aldi ama sadece. Asil sorun neydi? Bunu ogrenmek icin tahlil vermedi. Verseydi ASO degerimin 500 civarinda oldugunu gorurdu ki en fazla 200 olabilir. Durum belli degildi. Ay sonu cildiyeye gittim. Tahlil verdi. Iki sayfa tahlili aldim goturdum kadina. Ilk sayfaya bakti ikinciye bakmadi bile. Meger ASO degerim orda yaziyormus. Yani, bakmadigi ikinci sayfada. Sonradan bakinca fark ettim ben. 'Tamam. Ilaclari almaya devam' dedi gerizekali kadin. Bir bak ASO ne kadar olmus? Kendi doktoruma gittim. Bana n'luyo az cok onunla anladim. Onunla halledicez isallah. Bu doktorlar bizi oldurcek mi? Nerdeyse bilmeden romatizmaya dogru ilerliyordum. Cunku ASO iltihapli rometizma demektir ve cok yukselirse kalbe zarar verir.

17 Mart 2015 Salı

yetersiz bakiye

  Dun sabah gayesiz uyandim. Ogle vakti onu aradim. Baska kizlarin sesi geliyordu. Sonradan kardesim diye bahsedecegi kizlar. Diyelim ki kardesleri olmasi dogal ama neden ben aradigim ve gitme dedigim halde sonra konusmak uzere telefonu kapamisti ki. Ben soyliyim, ben sikiciyim, konusmam cekilmez, ve yetersizim; yetersiz bakiyeyim ben. Beni asil yaralayan o sirada baska kizlarla olmasi degil, onu aradigim icin benle konusabilecekken ve ona ihtiyacim varken gitmesiydi. Cunki gune dogru duzgun devam edebilmem icin biraz morale, guce ihtiyacim vardi. Benim icin ayrilmis bes on dakkaya. Degerimi anladim yine. Kendimi cop gibi hissettigim zamanlarda onun beni sevmesiyle, canimdan otesin demesiyle bir hic olmaktan cikip onun her seyi oluyordum. Yine yalandi anlasilan. Deger veren sozler soylese bile bazi insanlarin 'Ben sozlere inanmiyorum.' demeleri tam da bu durum icin gecerliydi. Ya da bir gun once soylenen sozun yarin gecerli olmadigini bir an once ogrenmeliydim.

13 Mart 2015 Cuma

Ya sen cope git bence

  Ingilizce kursunda bir adam var. Bos yere kafami mesgul etmesi cok sinir. Tahtadan yazi yazarken tahtanin onune gecip ona bakmami saglamaya calismasi zekice olabilir ama kiz icgudulerimle dikkatini cekmek icin engel olamadigim bir seyler sergilemeye basladim. Cok korkutucu. Ne yapabilirim bilmiyorum. Istedigim asla gardimi indirmemek. O istenmeyen misafir. Kafam, dugmesine basmadan calisan otomatik bir makine gibi calismaya basliyo hakkinda. Ne yaptigini cozmek icin. Zaten soyledigi sarki aklima gelince onun da aklima gelmesi cabası. Kalbim sevdigim adamla dolu zaten, beynimi mesgul etmeye calismasi ya da mesgul etmesi kalbimi rahatsiz etmese bunlari yazmazdim sanirim. Istedigim sey direnmek ve karsi koymak olduguna gore Korelilerin dedigi gibi fighting!

Grinin elli tonu yorumu II

  Kitabindan cok farkli yapmamislar filmi. Hatta kitapta yazan sarkilardan koymuslar filme. Kitapta okudugum kiz hafizamda daha masum tipli biriydi ve dusundugum adam biraz daha genc ve yakisikliydi. Kitapta luks anlatilan seyleri, filmde gorunce daha iyi anladim ben. Escalada ki ev mesela. Ya da gokte dolasip suzulmeleri. Aklima korku trenleri geldi. Cunku bir bosluk duygusu var asagiya dogru giderken.
 Beni en cok etkileyen kismi adamin yani Christan`in birilerini mesela partnerini dovmek istemesi.  Yani belki de onceden yasadiklari yuzunden. Aslinda onun birileri dovmeyi zevk icin istemesinin gercekte bir versiyonu varsa bunun uzun bir psikolojik aciklamasi olmali. Gecmiste cektiklerinin baskalarindan alinan intikami belki. En son sahneden once ki sahne de cok guzel cekilmis. Kitapta okurken o kadar hayal edememistim. Hani su kizin yataginda agladigi ve 'Bir daha bana bunlari yasatamicaksin.' dedigi sahne. Yagmurlu bir gecede acik perdeli pencerelerden giren yagmurun goruntusu odaya huznun resmini cizmis. Christian'in benden nefret etme demesi zaten beni bitirdi. Aklima sevdigim insanin benden soguma demesini getirdi. Onu sevmeyi seviyorum. Hayallerim gozlerimden aksa da.

grinin elli tonu yorumu I

  Icerigini fazla bilmeden kitabin arkasinda yazanlara bakarak almaya karar vermistim o kitabi. Christian'in kontrol manyagi olmasindan bahsediyordu, yani dikkatimi o kısım cekmisti. Cunku tanidigim bir kiz da oyleydi ve ben kesfetmek istedim. Kitabin o kadar erotik oldugunu bilmiyordum. Peki bilseydim almazmiydim. Yoo alirdim. Kitabi Alanya'da yagmurlu bir gece de okudum. Cok uykum gelmesine ragmen birakamadim. Beni resmen icine cekti. Etraf sessizdi ve ben sanki yasiyordum. Uyumak zorunda kaldim sabaha dogru. Ertesi gun ayni atmosferi yakalayamadim. Cunku uc tane daha kardesim var ve etraf cok sesliydi. Peki geceyi beklesem olmazmiydi. Tatildeydim ve uzun bir tatil degildi. Tatilden sonra gitmek zorunda kalacagim yer gitmek istedigim bir yer degildi. Yani o sessiz yagmurlu gece de rahatca okuyabildigim kadarina minnet duymaliydim.

10 Mart 2015 Salı

sarkilar ilac midir?

  Şoyle bir sey var. Bir insan ask yuzunden uzgunse ve daha cok uzulmek istemiyorsa huzunlu sarki dinlemesin. Aksiyon izlesin romantik izlemesin. Bu insani daha cok zayif hale getiriyor.  Bu sayede insan ayrildigi insana yalvarma kivamina bile gelebiliyor. Sadece ben soylemiyorum. Bir Kore dizisinde de gordum. Ayrilmanin asamalarindan bahsediyor bir yerde. Bahsettigim dizi Uzaydan Gelen Adam. Ingilizce ismi You Came From the stars.
  Hazir sarkilardan bahsetmisken bir sarkida ben parasiz kaldim, issiz kaldim gibi seyler duyarsam o sarki beni anliyormus gibi olmaktan cok tam bir yalan oluyo. Yani dinleyiciyi cekmek icin yapiliyor belli ki. Işsiz kalanlar dinlesin diye onlara hitap ediyor. Ama nedense ben sadece 'Ya atma ya. Sen mi issiz kaldin?' diyorum. Bu yuzden aynen bi arkadasa halini anlatinca seni anliyormus gibi yapmasina benziyo boyle sarkilar. Gercekten bunun yerine rol yapmayi birakip sadece sallayan sarkicilari dinlemek daha iyi.

9 Mart 2015 Pazartesi

napardim bilmem

  Bazi insanlar hayatinizin gokkusagi renkleridir. Tekrar cikmasi icin yagmurlar yagdirirsiniz. Ben de oyle birini biliyorum. Kaybetmemek icin direndigim, sesinde mutulugu buldugum birisi. Mutlu etmek icin cabaladigim birisi. Siz de bulun. Ava cikin demiyorum ama bulun ve kaybetmemeye calisin. O biri beni uzdugunde goktasi carpmis gibi olurum. Aglamaktan sesim kisilir, ama eger benleyse ve iyki varsin diyorsa bu benim benzinim iste. Kotu ulkeler gibi bunu kazanmak icin savas etmiyorum ama gayret ediyorum. Bu gun Yedi Guzel Adam Uskudar Kutuphanesi'ne gittim.  Cok kucuk geldi.  Guzel tasarlanmis ama kucuk. Beykozda ki daha buyuk, bir suru kitap var orda. Yerli, yabanci. Ama Uskudar'daki yerli yazarlarla dolu. Tabi anca bizim salon kadar falan. Babamin gozun bozulcak telefondan demesiyle o zaman kitap alalim dedim. Ve boylece kitap almasakta tek basima kutuphaneye gitme arzumu meşrulaştirmis oldum. Problem yapmadilar. Ama gecen sene agzimi bile actirmamislardi kutuphaneye gitmek konusunda. Demek istedigim onlarla kavga etmek zorunda kalmistim. Sanki disko icin izin aliyorum da. Her neyse gidemedim. Evde sorun olmustu gecen sene. Kutuphaneye gidip eli bos donmemin en guzel yolu donusde onunla saatlerce konusmak ve gulmekti. Hatta bir ara bir dolmusu durdurdum. Hatta bizim ordan geccek mi onu bile sordum. Adam evet dedi. Ama binemedim. Cnku dolmusta onunla rahat konusamazdim ve konusma bitsin istemiyordum. O varken oyle iyi ki hayat. Martilar, deniz, otobusler, ruzgar. Onu cok seviyorum.

3 Mart 2015 Salı

tatil ataleti

  On bes tatilden once karar verdim yazmaya. Yazarak kendimi taniyacak ve hem de rahatlayacaktm. Yasadiklarim daha bir netlik kazancakti. Ama sonra on bes tatil oldu. Ben iyice biraktim yazmayi falan. Belki okurdum ama zor gunler yasadim. Guvendigim insan beni cok kotu bir yerden vurdu. Baskasiyla resmini gordum. Yemek yemeden, su icmeden kesildim. Dudaklarim kurudu. Ve tam anlamiyla guvenmemeyi ogrendim. Ruyalarnda bile aglayan biri sanirim bunu yapmaliydi. Bu konuyu derinlemesine anlatmak istemiyorum. Gecip gidince sanki onemi azaldi da yazmaya deger olmaktan cikti diye dusunurcesine. Sonra hic ummadigim sekilde toparlandim. Sabahlari Kuran ezberlerimi tekrarladiktan sonra hayati daha mutlu ve guclu yasadigimi fark ettim. Ve boylece bunu terk etmemek icin her sabah erken kalkmaya calistim. Normalde isim falan olmadigi icin erken kalkmaktan aldigim not 'bir'. Gerci Erdal Demirkiran'in yazdigi Kashna Felsefesi adli kitabi okuyunca sabah gunes dogmadan kalkmaya baslamistim. Ama deger verdigimiz insanlar bazen cok yikici olabiliyor. Erken kalkmaya tam alismadan uzucu seyler yasayinca bu ozellegimi tam kazanmadan kaybettim. Hatta oyleki artik facebook sayfasi ilk acilinca beni uzen bir sey gorcem diye korkmaktayim ve icim sikismaktaydi. Yani, yine bir daha yapmicam diye soz veren cocugun baskasiyla resimlerini gorursem diye.
Sevmek bazen cok korkmak. Tatil ataletiyle anlatmak istedigimse tatilden sonra tatil uyusuklulugunun hala devam etmesi. Bir ayi aşkın suredir yazamamak bunun ispati. Yazmami tetikleyen seylerle karsilasmasam belki bu sure iki ay olurdu. Peki napmali miyiz? Tatil boyunca beynimizi tatil sonrasinda yine ayni tempoyla devam etmeliyim diye endekslesek bu sefer stresten tatilin anlami kalmaz  Tatil zaten frene basmak. Durmus araba 10 km hizla gitmeden 100 km hiza gecemez. Bunun gibi insanda birden eski temposuna donmekte zorlanabilir. Bunu ilk basamagi cikmadan son basamaga birden cikamayiz sozune de benzetebilirsiniz. Bu yuzden dogal karsilamali ve ve daha iyi olmak icin ugrasmaliyiz diyebilirim.

22 Ocak 2015 Perşembe

adalet icin dayanmaliyim

  Kendisi kardes adi altinda sariliyo resim cekiliyo. Ben kitaptaki karakteri ogrenmek icin internete roberto yazip, cikan erkeklerin kaslarina baktim diye hesabini donduruyo, ya da engelliyo. Hangisini yapti bilmiyorum ama bu nasil adaltet. O birak resimlerine bakmayi kizlarla bakisiyo ve bu resimleri gozume sokuyo. Nerde adalet. Ondaki kiskancliksa bende ki ne? Bunun icin dayanmaya ve geri donmemeye deger. Cok dayanikliyim demiyorum ama dayanabildigim kadar dayanicam ve hakliyken haksiz duruma dusmicem. En cok sinir oldugum konu neredeyse bu yani erkek yapinca bi sey yok kiz yaparsa hadi canini okuyalim. Bakalim yazip soylendigim kadar basima geldiginde de mucadele edebiliyomuyum. Yani neden erkek yapinca bi sey yok da kiz yapinca kiyameyler kopuyo diyordum heralde bundan. Erkek gururunu basinin taci yapiyo ama kiz askini gururundan daha onde gorebiliyor ve bu sebepten erkek kizi kiskanmak zorunda kaliyorsa her sey bitirebiliyor ve kiz her sey bitmesin diye kendine dikkat ediyor ama adam kizi kiskandirirsa kiz onu cok sevdiginden birakmak istemiyor ve adam serbest kaliyor. Yalniz ben bu duruma cok takmis durumdayim ve geri adim atmak istemiyorum. Bu adaletsizlik yuzunden gittigi icin o geri cagirmamak konusunda israrci ve guclu olabilirm saniyorum. Gorucez..

uygulamali kisisel gelisim II

  Karsimdakin de beni rahatsiz edenin, ben de olmadigini dusunuyorsam, yapmam gereken hangi sorunumun altini cizdigini arastirmaktir. Cunku kandimde ki bir seyi aciga cikarmasa, rahatsiz da olmazdim. Ordan bakinca karisik gelebilir ama aslinda mantikli. Dusunuyorum da o yokken uzgunum. Onu istiyorum. Onunla yasamayi isteyecek kadar cok istiyorum onu. Yani ben yalnizim ve onunla mutluyum. O varken ve sevdigini hissettirirken ben de bir seyler tam ve ben huzurluyum. Demekki benim sevdigim kisiyle olmaya ve onun tarafindan sevilmeye ihtiyacim var ve ben o gidince yalniz ve sevgisiz kaliyorum. Ayni seyleri su an sana da anlatmak istiyorum. Al gotur beni demek istiyorum. Beraber bir butun hissederek yasariz. Seni oyle seviyorum ki demek istiyorum ama yoksun ve rahatsiz olma diye faceye gelmicem dedim. Ozur dilenecek bir sey yapmadim ve emin ol yapsam da gelmezdim. Rahat ol gelmiyorum. Fakat ben cok rahat degilim. Sivilcelerimin izi var ve bu yuzden beni gorunce rahatsiz hissetcemi de dusunuyorum. Dalga gecsen de %50  cirkin oldumu soylesende seninle olsam mutlu olcami dusunuyorum. Benim altini cizdigim sorun bu mu yani. Bir erkege ihtiyacim var ve sevdigim adam yanimda yok..

uygulamali kisisel gelisim I

  Sayesinde su an bunu yasiyorum. Bir yandan kahvemi yudumlarken bir yandan cift psikolojisi hakkinda yazilmis bi kitap okuyorum. Elindekiyle yetinmekten bahseden, bir problemle karsilasinca sucu ona yuklemekten cok, neden uzuldugumuzu bulmamizi isteyen bir kitap. Kitabi okurken sanki her sey gulluk gulistanlik olcakmis gibi geliyor. Ona bu gun gelemem dedim. Cunku benimle konusmamak icin bir suru bahane uydurmustu. Ama o kitabi okuyunca ordaki adamin sevgilisini saldirgan bulmasi gibi, belki beni saldirgan bulmustur dedim. Ozur dilemek icin geri dondum. Bana en son soyledigi soz gelsen de gelmesen de faretmez oldu. Gercekten ben yokken bunun nasil bir fark olusturabilecegini ona gostermek icin o cildirana kadar yanina gitmemeliyim. Kitaptaki kadin adami birakmadan, o beni birakti. Simdi kitaptaki adamin dusunduklerini ve yazarin tavsiyelerini okuyorum. Kitaba gore bencil olmamam gerekiyor.  Ayrica catismalari, kendimi tanimak icin kullanmam gerektigi yaziyor. Ama ben tek basina kahvalti eden adamla ayni fikirde oldugumu dusunuyorum. Her sey ayni devam edecekse gelismek neye yarar?  ( kitapta iliskisi olan bir adama bilmedigi bir yerden e-mailler geliyor. Bu e-mailler de iliskiler hakkinda tavsiye veren yazilardan olusuyor.)

21 Ocak 2015 Çarşamba

ofkeyi enerjiye cevirmek

  Prison Break'den duymustum. Icinde ki ofkeyi dogru yonlendirmezsen sana zarar verir. Peki ben ne mi yapiyordum bunu duymadan once? Icimde ki ofkeyi kendi yararima ceviriyordum. Mesela evden cikmalarim biraz problemli oldugu icin cok cikmadim disari. Aninda patlama falan da gostermedm genelde ve en sonunda oyle bir birikti ki iste o anda cok gucluydum. Ofkemin verdigi guc. Kim ne soylerse soylesin o sirada istedigim neyse onu yapmaya hazirdim ve yapabilirdim. Bu bir his. Sadece his degil ama yani basit onemsiz hayata etkisi olmayan bir sey oldugunu hic sanmiyorum. Dort Ingilizce sinavina girdim. Ilk ucunde iyi ve yapabilecekmis gibi hissettim, tabi her zaman birkorku da olmali ki o da vardi icimde, acaba olabilcek miydi yuz alabilecek miydim? Hedefimi yuz olarak belirledim ve aldim da. Ama son sefer icimde olamicakmis gibi bir his vardi,  tabi belki yuz de alabilirdim ama hangisinin baskin oldugu bir nevi acikti. Ve 98 aldim  Yani yapabilecemis gibi hissettiginiz de genelde yaparsiniz demek istiyorum  ve icte birikmis sizin yonlendirdiginiz ofke guclu olup o sirada yapmak istediginizi yapmaniza yardimci olur. Harry Potter'daki şans sivisini almis gibi emin bir sekilde ilerlemenize yardimci olur.  Ornek; en basta anlatmaya calistigim durum. Disari cikmam evde sorun olurdu, ses cikarmazdim ama ofke seviyesi her seferinde yukselirdi. En sonunda icimdeki ozgur olmak arzusu ve bunu yapamamanin ofkesi birlesip ultra mega bir guc olustururdu. Sonra hadi adda:) Konu yine şuna dayaniyo. Hayat limon veriyorsa limonata yap yani dezavantajlari avantaja cevirmeye calis.

ben ona asik olmicami sanarak asik oldum

  Biliyorum onun guc kaynagiyim. Ona kendi guc kaynagini mahfetmemesini soyledim. Neden yapiyorsun dedim. Bilmiyorum neden yaptigimi dedi. Boyle cevaplar ogretmek icin Ismek kurs mu veriyor dedim. Ya nasil bir sey bilmiyorum ama lamba yansin diye nasil dugmeye basmak gerekiyorsa, ben onun ellerini baska kizlarin yuzunde, belinde gorunce direk ofke uretiyorum. Sonra gelir bir de neden ofkelisin diye sorar. Anlattim ona 'Kalbine laf soylemem. Cunku beni dinlemez. Burda beraber olcaksak baska kizlara dokunma iste. Valla yoksay tusuna basip ona gore davranmaya calisiyorum ama olmuyo. Ellerin kizin yanaginda gozlerin gozlerinde orda ben olmam gerekirken cildiriyorum iste. Kalbinde baskasi yoksa elinde de olmasin cok basit' dedim. Ne mi dedi? Sen kiskandin yani dedi. Vay canina bu cevabi verebilmek icin mastir yapmis olabilir mi? Sonra mi? Hangi dilde soylersem anlarsin dedim. Neyse anladim dedi. Sonunda anladi galiba.

evde işmiş

  Tum Umraniye'yi dolastim nerdeyse. Nikah suslemeleri, davetiye derken otuz kadar dukkana girip evde is var mi diye soruyorum. Kimi diyor biz sirketle calisiyoruz. Kimi diyor biz kalabaligiz. Hallediyoruz. Biri de bacimiz yapiyor dedi. Bir de internette evde is falan diye anlatip duruyorlar. En az dort saat yurudum ve bir is bulabilmek icin daha fazla zaman harcadim, internet falan varken. Sadece bir adam bes alti gun sonra olabilir diye numarami aldi.  Isallah doner diye bekliyorum. Gercekten bazi yazilarda yazildigi kadar kolay degil. Gerci bu iş basit yazildigini gorunce insan daha hevesli oluyor ama işin gercegi bir nikah susunu  yapinca on kurus veriyolarmis. Ve yapmasi on asamadan falan olusuyomuş. Tabi iş veren olursa. Bir de ben hic yapmadim, tecrubem yok. Tabi daha sezonu da acilmamamis. Yani bir gun kadar ugrasip arastirdiktan sonra bu isi babama devrettim belki tanidiklari yardimci olur diye. Bu is umutlardan ibaret ama umarim  umutlar meyve verir. Cunku umraniye carsisinda o kadar yere girdigim halde tam bir sonuca ulasamadim.

20 Ocak 2015 Salı

Bunu uzgun bir kiz olarak erkeklere yaziyorum

Bence bir dizi cekilmeli. Erkekleri anlatan. Basarili olcani dusnuyorum. Cunku digerlerini bilmem ama benim cok cektigim biri var. Ve eminim bir cok insan da cekmistir. Acilari paylasan kisiler daha guclu bir bag kurabildigine gore bu dizi de cok fazla insani kendine baglicaktir diye dusunuyorum. Sirf erkekleri anlatsin. Ve bu sayede kadinlarin neden hasta oldugu ortaya ciksin. Hastaliklara uzuntu cok etki eder ve bu sebeple erkekler daha iyi olursa bence kizlar daha az hasta olur. Yani kizlarin anlasilmadigini soyleyen erkekler, cok anlasildiklarina eminler mi? Yapmaya calistiklari ne ki? Mutlu olduklari ne? Bir kizi ne kadar uzerlerse o kadar mi mutlular? Ve bu durumda onlara hadlerini bildirmek icin illa da yaptiklarinin aynisini mi yapmak gerekir ki aci cekip yaptiklarinin kotu oldugunu anlasinlar? Illa kotu mu olalim? Ne yaptik diye soruyorsunuz dimi simdi? Aaa cok sasirdim. Yine kedi gelmis sutu dokmus benim haberim yok havasindasiniz. Bize kiskanmamiz icin bol malzeme verip sonra da kek yapmamizi mi bekliyorsunuz? Soylesenize face de gordugumuz iliskileriniz mi yalan olan yoksa bize olan sevginiz mi? Bence tek gercek kizlara olan acliginiz. Ne yani gerisine inanmadigimiz zaman biz miyiz cok supheci olan? Eger face deki iliskin yalansa neden koydun onu oraya? Kiskanip dort bes gunumu mahfetmek icin mi? Tamam bu kismi iyi anliyorum. Ama madem sen benim dort bes gunumun mahfolmasina aldirmiyorsun demekki beni sevmiyorsun. Sevseydin once benim zarar gormemden, incinmemden korkardin. Cunku diger kizlari bilmem ama ben
sevdigim zaman boyle hissediyorum. Saf bir sekilde sevip sevdigim insana guc vermeye calisiyorum ama neden sevdigim insan bana guc vermek yerine benim gucsuzlugum sayesinde, onu kiskanmam neticesinde mutlu olup mahfolmam icin elime daha cok malzeme veriyor? Tamam bunu okuyunca bi sus kizim ya git ona soyle diye dusunmus olabilirsiniz. Ona soyledigim zaman bundan vezgecseydi zaten simdi burda yazi yaziyo olmazdim. Bir kizi sifir enerji de birakmak neden sizin icin bu kadar hos? Burda her ruzgar estiginde donen ve bunu enerjiye ceviren bi pervaneden soz etmiyorum. Siz ruzgar gibi estikce biz enerji uretmiyoruzki burda. Mahfoluyoruz. Once kiskandirip bizi canavar moduna getiriyorsunuz sonra sakin ya da normal olmamamizi beklemeyin. Ben kendi adima zarar vermeyi sevmem ama her kadin/ kiz ayni olmaz. Yaptiklarinizin hesabini acimadan sorabilirler size. Size hayatim diyen birinin bu sefer baska anlamda hayati olduysaniz yani mesela kiz hayatini sizi mahfetmeye adadiysa uzgunum. Buyuk bi hata yaptiniz.

Odeyemeyeceginiz krediyi cekmeyin

  Aslinda yazcam konunun krediyle, insanlari somuren bankalarla, bankalari somuren insanlarla bir alakasi yok. Peki neden mi baslik krediyle alakali? Nasil ki odeyemeyeceginiz krediyi cekmemelisiniz ayni sekilde bakamicaniz yeterli derecede ilgilenemeyeceginiz cocuklari da dogurmayin. Ben onlardan biriyim ve cok aci cektim hala da cekiyorum. Benim odamda kucuk bir kaktus var. O bile iki haftada su ister. Kaktuse bile iki hafta da bir bile olsa bakmak gerekir. Ben bir sene bir odada yasadim. Bu nasil oldu olamaz sacmalama demeyin. Saclarinin buyusu yuzunden kuleye hapsedilen Rapunzel gibi eve hapsoldum ben. Disarisi tehlikeli bir yer diye. Bana guvendikleri ama disardakilere guvenmedikleri icin. Onlardan nefret ediyorum. Kaktus bile ayda iki defa bakim isterken onlar psikolojimi umursamadan ya dinsel yerlere gidersin ya evdesin dediler bana. Yabanci yazarlar kafami karistirmasin diye attilar o tur kitaplari. Yani bir zamanlar kilise nasil ki aydinlatici kitap bulunduranlari asti onlar da kitaplarimi atip bana evde kalmami soylediler. Onlardan nefret ediyorum. Hic mi iyilikleri yok, elbette var. Beni buyutenler onlar ne de olsa ama beni buyuttukleri icin hayatimin kararlarini da vermeye calistilar. Belki hayatim da onlarin sinir bozucu kurallari olmasaydi her sey daha guzel olabilirdi ama cidden dusunun once. Cocugunuzun adina karar vermeden once iyice dusunun. Sonuc olarak kararlari ona birakin. Kotu bir karar olsada bu kendi karari olacak ve yasamayi ogrenecek. Buyuyen kuşun yuvadan ayrilmasina izin verin. Emin olun ucmasina izin vermediginiz kus sizden hep nefret edicek. Neden mi yaziyorum bunlari. Cunku calismama izin vermeyen bir ailem var. Kendi parami bile kazanamiyorum. Cabuk benimsemeleri acisindan evde de calisirim dedim ama ne benim ayarlamama musade ediyorlar ne de kendileri ayarliyorlar. Babam ayarlicani soledi ama ben bunun ne demek oldugunu gayet iyi biliyorum. Ingilizce ogrenmek icin kursa gitmek istedim ve tam bir sene dil doktum. Acik liseye dort sene sonra kaydoldum. Yani anlicaniz bizim evde benim isteklerimin olmasi bazi mahkemelerden bile uzun suruyo. Ne zaman olur ne zaman baslarim bilmiyorum ama yine de yasamaya devam ediyorum. Bunu okuyan herkesten rica ediyorum. Uzup aglatmak icin cocuk buyutmeyin daha iyi. Neden mi? Sonra basina gelenlerden dolayi o cocuk sizle baglantisini keser ve sizle konusmazsa benim babam gibi 'Sana biz baktik biz buyuttuk ama sen bizle konusmuyorsun' dersiniz belki. Cocugun yaptiklarina karisir bir cok yaptigina olumsuz seyler soyler ve sonra 'Biz cok uzuluyoruz neden bizimle konusmuyorsun' dersiniz belki. Demeyin bence once dusunun acaba ben ne yaptim diye..

19 Ocak 2015 Pazartesi

ne kadar zorsun bazen

 Kosmak istedim hem de oyle hizliki. Cidden kossam sana, yorulmazdim. Yorulsam katlanirdim. Ama bana cektirdigin acilar oyle yikmisti ki beni, oyle acimistim ki ben, kosamadim. Dondugum de orda bir yerlerde olman hala benimle konusuyor olman cok iyiydi. Emin ol bir cok seyden daha iyiydi. Bir yandan gitmeye calisirken bir yandan oyle yalvardimki icimden ben gitmek istesem de sen birakma beni diye. Bir seyler soyle de  biraz daha kalayim diye. Ama demedin. Oyle kirdin ki beni, ben hic diyemedim zaten. Acim oyle buyudu ki icimde, cikarip sana anlatamadim. Hem nasil anlatsaydim ki. Yarina uyanmak icin bir nedeni olmamak, en ufak seye aglamak nasil anlatilir ki. Gece annesini kaybetmis cocuk gibi durmadan uyandigimi sana nasil anlatabilirim. Nasil soylerim. Cunku aldatilan kadin bakmamali kendini aldatanin yuzune dedim. Simdi sana ben `Fake oldugunu anlamadim ki nerden bilebilirdim ki mahfoldum yikildim gorunce' diyemedim sana. Demek istemiyorum. Eger yapabilirsem ben yok olcam hayatindan. Yapmamaliydin bunu bana. Bu kadar acitman belimi buktu. Seninle bir seydim en azindan. Simdi yaptiklarinla hiclige surdun beni..

18 Ocak 2015 Pazar

dusuncen gozlerimi acar. actigimda sen yoksun

  Yanimda olmasan da hayalin kaldirirdi beni ayaga. Ellerin gelir tutardi ellerimden. Guc verirdin bana. Calar saatimdin sen. Sen varsin diye kalkmak daha kolaydi. Bitip tukendigimde sarj aletimdin sen, beni tekrar desarj eden. Pazılımdin cozmeye calisip resmin butununu aradigim. Hani hayatim derler ya, oyleydin sen de. Ama eski Ingiliz kisi geldi birden, senelerce suren. Beraber cagirdik kışı. Kışın telefon numarasini tusladin, baskasiyla olarak. Arama tusuna bastim buna inanarak. Kis gelince komure ihtiyac vardir. Ben de kendimi mesgul ederek dizilere baktim, kendimi biraktim. Bu zaman dilimi icerisinde bos durmadi vucudum, beynim. Senin icin duvarlar orduler benim kenarlarima. Dusman ilan ettiler seni. Gelip tekrar saldirmaman, tekrar yikmaman icin bu sehri. Cin seddi yaptilar disima. Simdi asabiliyosan aş bakalim..

16 Ocak 2015 Cuma

malleus maleficarum

  Cok eskiden katolik engizisyonun en fazla kana bulanmis kitabi Malleus Maleficarum yani cadinin balyozu adli kitap, dunyaya serbest dusunen kadinlarin tehlikelerini bildirmisti.
Anlasilan erkekler serbest dusununce akillarina kadinlarin serbest dusunmemesi fikri gelmis. Kadinlarin uymasi gereken kurallara bir de serbest dusunmemek eklenmis. Eee tehlikeli cunku. Bence buna bakarak erkeklerin serbest dusunmesinin tehlikeli olabildigini goruyoruz. Cunku bizi tasarlayan gerektiginde gozumuzu kapatmamiz icin goz kapagi vermis  ama beyni kapatmak icin yanaga bir tane dugme koymamis. Yani bir insanin dusunme sistemini tehlikeli addedip kapatmaya calismak icin ne kadar diktator ve tehlikeli olmak lazim?
  •  Hala varmi bilmiyorum ama eskiden Cin'de bile kadinlar, kocalarinin yaninda cok konusamaz ve ailesiyle ayni softaya oturamazmis. Neye dayandirarak bu kurali cikarmislar? Edep ya da saygi yuzunden mi? Yoksa erkek egosunu tatmin yuzunden mi? 
  • Bazi yerlerde kiz dogarsa bebege bir altin, erkek dogarsa iki altin takarlar
Bazi analarinsa erkek doguramadi diye ne kadar asagilandigi malumdur. Dogudaki toreler ve adetlerin hangi cinsiyetten yana oldugu da cok acik.
  •   Aslinda asirlar once Malleus Maleficarum'un sayesinde rahibeleri, kadin alimleri, cingeneleri, mistikleri, doga asiklarini, bitki toplayicilarini ve dogal hayata suphe cekici sekilde uyum saglayan kadinlari papazlarin bulmus ve iskence edip oldurmus olmalari, yurdumun sartlarinin o zamanlardan daha uygun oldugunu gosterir
 Turkiyede ki hic bir asiret kilise gibi 300 yil boyunca suren bir cadi avinda bes milyon kadin yakmadi. 
  Tabi bunun boyle olmasi Turkiye'de kadinlara yapilan baski ve siddetin hakli oldugunu gostermez. Hic bir yerde gostermez. Mesela benim koyumde de tanidigim bir kadin kocasinin kiskancligi ya da malligi yuzunden sobanin külünü bosaltmak icin bile evinden disari cikamiyo. Ciksa ne mi olur? Dayak yer. Karsi koysa ne mi olur? Adam onu bosar. Bosarsa ne mi olur? Orasi Isvicre koyu degilki. Koyde ki kizlari is yapsin diye yetistiriyorlar. Kocasi onu birakirsa o kadin kendi kendine bakamaz. Yani oyle bir anlayis var. Anne babasinin yanina donse kocasinin yaninda cektigi kadarini belki orda da cekcek garibim. Bosandi diye insanalara konusacak konu cikacak. Anne babasi onun bu davranisini ayakta alkislamayacaklar ki. Baskari ne der diye korktuklarindan mi ne, sabret kizim diyecekler. Olan kizlarina olcak. 
  Ona boyle bir yasami reva gorceksen evlenme. Ciddiyim evlenme ya. Ya da yapma cocuk falan. Kizin oldugunda onu korumak bahanesiyle eve hapsetceksen onu dunyaya getirmemek icin elinden ne geliyorsa yap.    Cunku emin ol o kiz evin kapilarini hapishane parmakliklari olarak gorecek. Ama en azindan eve hapsedilen bir kizin evin kapilarinin parmaklik oldugunu bilmesi de guzel.
 Cunku cozumu bulmaya calismasi icin icinde bulundugu durumu sorun olarak algilamasi gerekir.

13 Ocak 2015 Salı

dezavantaji avantaja cevirmek II

  Resimlerdeki mutluluklarin benzerlerini gorup yasasaniz bile resimdekilerin aynini yapmak istemis olabilirsiniz. Cunku bu gordukleriniz aslinda reklamdan baska ne ki? Televizyonda sirketlerin para verip yaptigi reklamlari insanlar para almadan Facebook'ta yapar oldu. Boyle zamanlarda reklam yapip ozendiren insanlarin mutluluklarina  sozle yada baska fiillerle zarar vermeye calismak yerine sahip olamadiginizdan hayatin dezavantaji gibi gorunen bu enerjiyi, benim yok diye kendinizi uzmek icin kullanmayin. Bu enerjiyi onlari kazanmak icin kullanirsaniz daha mutlu olursunuz cunku. Ayni sekilde Ingilizce bilmeyen biri gordugu Ingilizce kelimeleri okuyamayinca 'Nefret ediyorum su dilden her yerde karsima cikiyor.' demek yerine ogrenmeliyim der, icinde toplanan enerjiyi bu yolda kullanirsa mutlu olur. Elbette bu sadece Ingilizce icin gecerli degil. Hangi dili ogrenmek isterseniz neye ozendiyseniz enerjinizi pozitif dogrultuda yonlendirmeye bakin. Ben evde gecirmek zorunda kaldigim tum o gunlerde bazen dayanamayip aglasam ve zor gunler gecirsem de balkona cikip etrafa bos bos bakinmak yerine kitap okudum ve dezavantaji avantaja cevirmeye calistim. Yani avantaj ya da dezavantaj aslinda avantaj ya da dezavantaj degildir. Bu tamamen onu nasil gordugunuzle alakalidir

dezavantajlari avantaja cevirmek I

  Oncelikle hep istedigim bir durumdu Ingilizce ogrenmek. Yurt disina ciktigimizda gorevlinin bize ne dedigini anlayamamak miydi sinir bozucu olan yoksa Harry Potter`in yazarinin sekizinci kitap adi altinda internette yayinladigi metni bulup okuyamamak mi? Bazen filmlerde kenara koseye sikistirilmis ya da ayan beyan ortaya konmus cumleleri cozmek ve anlamlarinin ilginc ya da komik cikmasi ilgimi daha da arttirdi. The Hidden Persuaders adli kitabin Turkcesini bulamamis ama Ingilizcesini bulmustum. Ingilizce egitimi almadan cozmeye calismaksa hayli zordu. Hele de bi ara sevdigim cocugun brans alaninda Ingilizce dergiler  okumaya calisinca her sey daha da zorlasti. Bu durum suna benzer. Hani bir seye ihtiyaciniz vardir. Mesela bir yastan sonra insanin karsi cinsten birine ihtiyac duymasi gibi. Arkadasinin kolunda bir tane vardir. Kore dizilerinde ki tatli cocuklara bakip bunlardan bir tane de ben istiyorum demis olabilirsin. Hayatin bir cok alaninda insanin gozune sokulan bir meseledir zaten mutlu ciftler. Ve en sonunda ihtiyac cok fazla siddetlendiginde sansin varsa bir tane de sen bulursun. Belki evlenmek, belki cikmak icin. Bende ki Ingilizce tutkusu da bu duruma gelmisti. Bir cok yerde kasitli olarak Ingilizce, insanlarin gozune sokuluyor ve anlayamamak bazen beni cildirtiyordu. Yani anlamak icin cildiriyordum da diyebiliriz. Evde, bir seyler yapmaya hevesli olarak desarj olmustum yeterince. Ogrendigimiz cumle kaliplariyla, yanimda biri varmis gibi konusuyordum ingilizce kursundan eve yuruyerek donerken. Hatta iki cocuk bana guldu kendi kendime konustugumu sanip. Nitekim ben de oyle yapiyordum. Tabi ders amaciyla. Ama insanlarin fikirleri ve neye guldukleri bazen oyle sacmadir ki ben aldiris bile etmeden devam ettim. Bir yandan insanlari takmamanin ne hos bir sey oldugunu anlatmaya calisiyorum ama bir yandan da bir seyi gerceklestirebilmek icin yeterince guc toplamis olmaniz da cok onemlidir demek istiyorum. Hani filmlerde sorarlar ya 'Are you ready?'. Hazir olmak icinde tutkuyu biriktirebilmek demektir bir yandan. Hayatta ki dezavantajlari avantaja donusturmek yani. Insanlar durmadan iyi seyler yiyerek ya  da giyerek dikkatinizi cekmis ya da sizin dikkatinizi hava atarak bu konulara yonlendirmis olabirler. Nitekim eskiden yemekten once besmele cekilirdi simdi fotograf cekiliyor sozu bosa degil. Insanlar cocugunun yedigi isirilmis elmayi bile gostermek isteyebiliyorlar. Zaten kim aglarken ki fotosunu facebook'a ya da bu tip paylasim sitelerine koyar ki? Yani paylasim sitelerinin ismini mutluluk paylasim siteleri olarak degistirebiliriz. Kim durumuna su anda agliyorum yaziyor ki. Herkes hep bi ben mutluyum deme cabasinda.

ebeveyn mi gardiyanmi

 Bir evde hatta oda da yasamaya calisan bir kizdim ben ve hala da oyleyim. Bunu ben secmedim ama degistirmeye calsiyorum. Onum kapatilirken seceneklerim hep ailemin istedigi kadar olmustu. Yani aslinda bana sunulan ve secmemi bekledikleri yol hep bir taneydi: Onlarin yolu. Belki benim icin iyinin bu oldugunu sandiklarindan belki de beni olamadiklari sey yapmaya calistiklarindan ortaokul bitince, geldigim kavsaktan mecburi istikamet saga dondum. Sola gidis ailem tarafindan kapatilmisti. Belki çitlerin arkasindaki çim daha yesil gozuktugunden belki de gercekten yesil oldugundan merak ettim, hep ozendim sol tarafa. Baslangicta kucuktum bilemedim. Bir robot kendine verilen emrin ve bu sayede yaptiklarinin baskasina ait oldugunu bilebilir mi? Ben bilemedim. Beynime empoze edilmis fikirleri kendim buldum sandim. Bu benim iradem dedim. Ortaokul bitince bana kimse lise mi yoksa Kuran kursu mu diye sormadi. Kucuklukten beri zaten hoca olcak diye yetistirildim ben. 
    Hani zamaninda bir Ingiliz kralicesi varmis. Aslinda Ispanya'da dogmus. Annesi Kralice Isabella cok guclu biriymis. El Hamra sarayini, yani gunesli avlularini ve hamamlarini anlata anlata bitiremeyecegim sarayi kralla birlikte muslumanlardan alan Kralice Isabella' nin kizi Catalina hep galler prensesi olarak yetistirilmis ve okudugum tarih kitabina gore daha sonra bu sekilde programlandigindan dolayi Ingiltere'ye Kralice olabilmek icin buyuk ugras vermis. Ve sonunda Aragonlu Katherine, Ingiltere Kralicesi olarak tarihe gecmis. 
Ben yillar sonra ailemin benim icin bictigi amaca uygun olmadigimi fark ettim.
Vazgectigimde buyuk tepki aldim ailemden. En kotusu bir sene boyunca evde tıkılı kalmakti.
Onumde ki secenekler belliydi. Ya onlarin istedigi dogrultuda hayatima devam ederdim ki buna uygun olmadigimi anlamistim ya da evde gardiyanlarimla yani yapmak istemediklerimi yapmami soyleyen insanlarla yasardim. Ve ben evde ki ozgurlugu sectim. Evde ne kadar ozgur olabilirsem o kadar ozgurdum. Calismama izin vermedikleri icin para kazanamazdim ama evde istedigim kitaplari okuyabilirdim. O donemlerde bol bol agladigimi hatirliyorum. Kimsesiz, arkadassiz ve yalnizdim. Aslinda tam anlamiyla yalnizdim. Omzumda hem gecmisin hem simdinin hem gelecegin yuklerini tasiyordum.  Eve haps olmustum ve ciddi anlamda af cikmasini bekliyordum. Hasta oldugumu sanip psikologa bile goturmeye calistilar, aslinda once sinir hastaliklari bolumune gittim. Annem bana kitap alacagini soyledigi icin ikna oldum . Hasta olmadigimi haps oldugumu gayet iyi biliyordum ve bunu onlara her seferinde anlatmaya calismistim. En sonunda doktor da onlara ayni seyi soyledi. Bu kus bu kafeste durmuyo dedi. Cok kati kurallari vardi ailemin. Ismek kursuna gidip Ingilizce ogrenmeme babam onyargilarindan dolayi karsi geldi. Bir sene evde kitap okudum.  Ailemin baskasi ne der kaygisi tasidigini gayet iyi bildigimden bir gun kasitli olarak evde bir suru akraba varken oyle bir dert yandim ki Ingilizce kursuna gondermeye razi oldular. Ben hala o evde yasiyorum ama Ingilizce ogrenmek hep istedigim bir konuydu en azindan bunu yapiyorum ve Acik Lise'yi bitirmeye calisiyorum.  Bu yuzden eger aileniz yapmak istediginiz konularda arkanizdaysa onlarin ve size sagladigi imkanlarin kiymetini bilin.